İllet ve ilke kavramları arasındaki fark bağlamında nahivde ihtilafların fasledilmesinde başvurulan ilkeler: Ebu’l-Berekât el-Enbârî örneği
Künye
Ekici, İ. (2022). İllet ve İlke Kavramları Arasındaki Fark Bağlamında Nahivde İhtilafların Fasledilmesinde Başvurulan İlkeler: Ebu’l-Berekât el-Enbârî Örneği. Harran İlahiyat Dergisi, 48, 111-130. https://doi.org/10.30623/hij.1102331Özet
İllete dayalı ḳıyâs metodu birçok İslâmî ilimde başvurulan bir sonuç çıkarma
metodudur. Naḥiv ilmi de bu ilimlerden birisidir. Naḥiv ilim tarihinde ḳıyâsa mesned
teşkil edecek veriler ilk dönemde semâ yöntemiyle derlenmiştir. Semâ farklı
unsurlarla karışan Müslüman Arapların günlük dillerinde özellikle de Kur’ân
kıraâtinde ortaya çıkan hatalı kullanımların (laḥn) yaygınlaşmaması veya önüne
geçilmesi düşüncesiyle henüz dili bozulmamış olduğu düşünülen topluluklara
giderek onlardan dilin kelime ve kullanımlarının ilk elden derlenmesi çabası olarak
ortaya çıkmıştır. Bu aşama dil tespit çalışmalarında selîḳaya tekabül etmekteydi.
Modern ifadeyle burası henüz dilin betimlenmesi sürecini ifade etmektedir.
Dolayısıyla bu aşamada bir kıyas veya illetten söz edilmesi için erkendir.
Daha sonra bu veriler hem dilin kurallarının tespit edilmesi hem de daha sonra
ortaya çıkan veya tespit edilen ifade şekillerinin dilin mantığına uygun olup
olmadığının kontrolü için kullanılmıştır. Kuralcı dil çalışmasının bir başka ifadesi olan
bu aşamada esas olarak kabul edilen belli bazı illetlere başvurulmuştur. Bu çabalar
sırasında daha sonra farklı görüşlerin de ortaya çıkmasına sebep olacak şekilde dil
malzemesinin toplanması esnasında kaynaktan veya malzemeyi derleyen
kimselerden kaynaklanan sebeplerden dolayı veya belirlenecek illetin geçerliliğini
sağlayan muttarit vasfa dair yaklaşımdaki farklılıklardan dolayı illetlerde farklılıklar
neşet etmiştir. Bu farklılıklar naḥiv tarihi içerisinde dil mekteplerini teşkil edecek
şekilde farklı yaklaşımların doğmasına imkân vermiştir. Bu aynı zamanda dilin temel
işleyiş tarzının da resmedilmesi anlamına gelmektedir.
Farklı dil mekteplerinin varlığı demek, dil kurallarına dair birçok farklı sonuçların
ortaya çıkması anlamına gelmektedir. Bu çeşitlilik takip eden dönemlerde özellikle
naḥiv usulü mahiyetinde çalışmalar ortaya koyan dil âlimlerini bu farklı görüşler
arasında tercih yapma durumunda bırakmıştır. Sonraki dönemlerde yaşamış ve dile
dair bu birikimi önlerinde bulmuş olan dil âlimleri bazen bu görüşler arasında tercih
yapma eğilimde olmuşlardır. Nitekim Bağdat dil mektebinin ana karakteri bu şekilde
tebarüz etmiştir. Ancak farklı görüşler arasında tercihte bulunurken de birtakım
esaslara dayanmak gerekmektedir.
Bu makalede Arap dili usûlüyle ilgili iki aşama ön görülmektedir. İlk aşama kıyas
aşaması ikinci aşama ise tercih aşamasıdır. Çalışmada ilk aşamada başvurulan
esaslarla daha sonra farklılaşan görüşler arasında tercih yaparken başvurulan
esaslar arasında bir kavramsal ayrım yapılması ve meselenin bu şekilde ele alınması
teklif edilmektedir. İkinci aşamada, görüşler arasında tercih yapılırken başvurulan
esaslara illet değil ilke denilmesi daha isabetli görülmektedir. Çünkü bu esaslara da
illet denilmesi burada farklı görüşler arasındaki bir tercihten ziyade belli bir ‘illet’e
dayalı olarak ibtidâen bir kural ihdası izlemine sebep olduğu düşünülmektedir. Bu
sebeple tercih aşamasında başvurulan esasa illet değil ‘ilke’ denilmesi tercih
edilmiştir. Bu şekilde ilkin kural koyma değil illete dayalı olarak ilkin konulan kurallar
arasında tercih yapılması kastedilmiştir.
Bu çalışma, bu alanda eserler vermiş bir dilci olan Ebu’l-Berekât el-Enbârî’nin
görüşlerini, ihtilafların fasledilmesinde başvurulan ilkeler bağlamında, müellifin
Esrāru’l-‘arabiyye adlı eseri örneğinde ele almaktadır. Zira el-Enbârî nispeten
sonraki dönemde teşekkül etmiş ve tercih etme tavrı ile tebarüz etmiş Baġdât dil
mektebine mensup bir dil âlimi olarak tanınmaktadır. Bunun için makale giriş
bölümünde öncelikle illet ile kıyas kavramlarının farkı ortaya konulmaya
çalışılmıştır. Bu, araştırmanın kavramsal temelini oluşturmaktadır. Sonrasında ilke
kavramının irtibatlı olduğu illet kavramının ortaya çıktığı ḳıyâs metodu, naḥiv kıyasıyla diğer İslâmî ilimlerdeki ḳıyâs uygulamalarının benzer ve farklı yönleri
irdelenerek yani naḥiv ḳıyâsının beslendiği damarlar ele alınarak illet ve ilke
kavramlarının hangi zeminde, niçin ortaya çıktığı tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu
bağlamda ḳıyâs konusu, naḥiv furû’undaki görüş çeşitliliğinin de sebebi olduğu
hipotezi ile ele alınmıştır. Bu teorik incelemenin örneklemi olarak el-Enbârî’nin ilgili
eseri incelenmeye çalışılmıştır. İlgili eserde el-Enbârî’nin kendisinden önce
şekillenen literatürde ister özellikle Baṣra ve Kūfe dil ekolleri arasında olsun isterse
de ekol içi ihtilaflar arasında olsun tercihte bulunurken belli ilkeleri esas aldığı
görülmüş ve bu esaslar illet olarak değil ihtilafların fasledilmesinde başvurulan
ilkeler olarak değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak el-Enbârî’nin naḥiv ihtilaflarını fasletmede birtakım ilkeleri esas aldığı
görülmüştür. Ve bütün naḥiv mekteplerinin görüşleri arasındaki ihtilafların bu gözle
ele alınması teklif edilmiştir. Zira bu gayretlerin, naḥivdeki ihtilafların belli bir
metotla fasledilmesine veya ihtilafların dayandığı esas ilkeler manzûmesinin ortaya
çıkarılmasına yardımcı olacağı düşünülmektedir. As a method of drawing conclusions, qiyās based on ʿilla, is used in many Islamic
sciences. Secience of Arabic Grammar (ʿIlm al-naḥw) is one of these sciences. In the
earlier history of this science, the data that formed the basis of qiyās were
collected using the sama method. The sama method has emerged as an effort to
compile first-hand information about vocabulary and language use by going into
the communities whose language is thought to be intact, with a view to preventing
the spread of erroneous usages (laḥn), while reciting the Qurʾān in the daily
language of the Muslim Arabs, who mingle with different groups of people. In
language studies, this is associated with the ability to speak and write well. In
modern terms, it just refers to the process of describing the language. Therefore, it
is too early to talk about a qiyās or ʿilla at this stage.
Later, the data collected this way were not only used for identifying the rules of the
language but also for checking whether the expressions that emerged or detected
later were in agreement with the nature of the language. At this stage, which is
another reflection of prescriptive language study, certain effective causes were
applied. During these efforts, differences in ʿilla have emerged due to reasons
arising either from the source or from the people who compile the language
material during the data collection procedures. This, along with the differences in
the approach to the ever-present quality that ensures the validity of the ʿilla to be
identified, could lead to differences in the ʿilla. These differences promoted various
approaches that have formed language schools in the history of arabic grammar. It
also means illustrating the basic functional and stylistic properties of the language.
The existence of different schools of language means that there are many different
realizations of language rules. This diversity of perspectives forced philologians who
conducted studies on the arabic grammar methodology in later periods to make a
choice between these different views. Philologians who lived in later periods and
had access to language theory sometimes tended to choose between these views.
In fact, the main property of the Baghdād language school became apparent in this
way. However, while choosing between different views, it is necessary to apply
some principles. In this article, two stages related to the stylistic method of Arabic are proposed.
The first is the comparison stage and the second is the choice stage. This study
suggests addressing the issue by making a conceptual distinction between the
assumptions of the first stage and later contrary opinions. In the second stage, it
seems more appropriate to call these as principles, rather than ʿilla. This is because
these principles are also called ʿilla, and it is thought that here a rule is created
from the beginning, based on a certain ʿilla, rather than a preference between
different views. Therefore, the principle used for preference was not referred to as
an ʿilla but a ‘pillar’. In this way, the purpose is not to formulate a rule at the
beginning, but to make a choice between the rules that were first established
based on an ʿilla.
Considering the context of principles applied in the resolution of conflicts, the
present study discusses the views of Abū al-Barakāt al-Anbārī, a philologian who
composed works in philology, based on his work entitled Asrār al-ʿArabiyya. AlAnbārī is known as a philologian who was a member of the Baghdād language
school, which was formed in a relatively later period and indicated an attitude of
preference. For this reason, the introduction of the present paper elaborates on
the difference between the concepts of ʿilla and qiyās, and this forms the
conceptual foundations of the research. This study also seeks an answer to the
question regarding based on what and why the notions of principle and ʿilla
emerged. To do this, it examined not only the method of qiyās in which the concept
of illa is closely associated with the notion of principle, but also the similar and
different aspects of qiyās practices in other Islamic sciences with arabic grammar
qiyās; that is, the sources that arabic grammar qiyās feed on. In this context, the
subject of qiyās is discussed with reference to the hypothesis that qiyās is the
reason for the diversity of views in the furūʿ in arabic grammar. Al-Anbārī’s work
was examined as the sample of the present theoretical study. In his work, al-Anbārī
used certain principles when making a choice not only between disputes that
emerged between Baṣra and Kūfa schools but also in intra-school disputes, and he
considered these principles as the guidelines applied in the resolution disputes, not
as ʿilla.
As a result, it was found that al-Anbārī used some principles as a basis in resolving
arabic grammar disputes. This study suggests that we address conflicts between
the views of the schools of arabic grammar from this perspective. This is because it
is thought that these efforts will help resolve the conflicts in arabic grammar
through a particular method or to unearth the basic pillars on which opposing ideas
are based.