Risk factors effecting conversion from laparoscopic cholecystectomy to open surgery
Citation
Acehan, T. & Köse, E. (2021). Risk Factors Effecting Conversion from Laparoscopic Cholecystectomy to Open Surgery. Bağcılar Tıp Bülteni, 6(3), 280-286. http://doi.org/10.4274/BMB.galenos.2021.04.047Abstract
Objective: Laparoscopic cholecystectomy has obvious advantages
over open surgery, such as shorter hospital stay, lower morbidity, better
cosmetic results and faster return to daily activities. However, in some
cases, conversion to open technique may be inevitable for patient safety
or for the management of complications having occurred. Although
various risk factors have been identified in many studies, variables such
as technical facilities, surgical technique and experience affect risk
factors. Our study aims to identify these risk factors.
Method: In this study, 2,483 cholecystectomy cases performed in
the general surgery clinic of our hospital between December 2013
and 2016 were retrospectively analyzed. 110 cholecystectomy cases
initiated with open surgery and performed during another operation
were excluded from the study, and 88 patients who were started
laparoscopic surgery and converted to open surgery were selected for
the study. Information on the demographic and clinical characteristics
of the patients was obtained from hospital records. The data of an equal
number of consecutively selected patients from the patients who were
completed laparoscopically were obtained and compared, and whether
these factors had a significant effect on conversion to open surgery was
evaluated.
Results: The rate of conversion from laparoscopic cholecystectomy
to open surgery was 3.7%. The most common reason for conversion
to open surgery was adhesion due to inflammation (n=65, 73.9%).
While male gender, advanced age, diabetes, median incision above
the umbilicus, multiple millimetric calculus and increased wall
thickness in ultrasonography had a significant effect on the conversion
to open surgery (p<0.001), there was no significant correlation with
body mass index, pancreatitis, cholangitis, endoscopic retrograde
cholangiopancreatography or abdominal surgery, anesthesia evaluation score and laboratory values (p>0.05). The durations of hospitalization
and operation were found to be significantly longer in the open group
(p<0.001).
Conclusion: Male gender, advanced age, presence of diabetes, presence
of supra-umbilical median incision, multiple millimetric calculus and
increased wall thickness in ultrasonography are associated with increased
rates of conversion from laparoscopic cholecystectomy to open surgery.
If the coexistence of parameters that we find significant is detected in
the preoperative period, it may be possible to take precautions such as
involving the experienced surgical team in the operation, planning the
operating room, and providing more detailed information to the patient. Amaç: Laparoskopik kolesistektominin, ameliyat sonrası daha kısa
hastanede kalış süresi, daha düşük morbidite, daha iyi kozmetik
sonuçlar ve günlük aktivitelere daha hızlı dönebilme sağlaması gibi
avantajları ile açık cerrahiye göre üstünlüğü aşikardır. Ancak bazı
durumlarda açık tekniğe geçmek hasta güvenliği veya meydana gelmiş
olan komplikasyonu yönetmek için kaçınılmaz olabilmektedir. Birçok
çalışmada çeşitli risk faktörleri tanımlanmış olsa da teknik imkanlar,
cerrahi teknik ve tecrübe gibi değişkenler risk faktörlerini etkilemektedir.
Çalışmamız bu risk faktörlerinin tespit edilmesini amaçlamaktadır.
Yöntem: Çalışmada Aralık 2013-2016 tarihleri arasında hastanemiz
genel cerrahi kliniğinde gerçekleştirilmiş 2,483 kolesistektomi olgusu
retrospektif olarak incelenmiştir. Açık cerrahiyle başlanan ve başka
bir operasyon sırasında uygulanan 110 kolesistektomi olgusu çalışma
dışı bırakılarak, laparoskopik başlayıp açık cerrahiye geçilen 88 hasta
araştırma için seçilmiştir. Hastaların demografik ve klinik özelliklerine ait
bilgiler hastane kayıtlarından elde edilmiştir. Laparoskopik tamamlanan
hastalardan ardışık seçilen eşit sayıda hastanın verileri elde edilerek
karşılaştırılmış, bu faktörlerin açığa geçişe anlamlı etkisi olup olmadığı
değerlendirilmiştir.
Bulgular: Laparoskopik kolesistektomiden açığa geçiş oranı %3,7, en
sık açığa geçiş nedeni ise enflamasyona bağlı adezyon (n=65, %73,9)
olarak bulunmuştur. Açığa geçiş üzerine erkek cinsiyet, ileri yaş, diyabet,
göbek üstü medyan kesi, ultrasonografide multipl milimetrik kalkül
ve duvar kalınlık artışı olmasının anlamlı etkisi olduğu tespit edilirken
(p<0,001), vücut kitle indeksi, pankreatit, kolanjit, endoskopik retrograd
kolanjiopankreatikografi ya da batın operasyonu geçirmiş olma öyküsü,
anestezi değerlendirme skoru ve laboratuvar değerleri ile anlamlı ilişki
tespit edilmemiştir (p>0,05). Yatış ve operasyon süreleri açığa geçilen
grupta anlamlı olarak daha uzun bulunmuştur (p<0,001). Sonuç: Erkek cinsiyet, ileri yaş, diyabet varlığı, göbek üstü medyan kesi
varlığı, ultrasonografide multipl milimetrik kalkül ve duvar kalınlık artışı
olması artmış açığa geçiş oranları ile birliktedir. Anlamlı bulduğumuz
parametrelerin birlikteliğinin preoperatif dönemde tespit edilmesi
halinde zor kolesistektomi olabileceği ve açığa geçiş riskinin artabileceği
düşünülerek eğitim olgusu olarak seçilmeyerek tecrübeli cerrahi ekibin
ameliyata dahil edilmesi, ameliyathanenin planlanması, hastaya daha
ayrıntılı bilgi verilmesi gibi önlemleri almamız mümkün olabilmektedir.